İnsan sağlığına zararlı balıklar

Kirli bir çevre, bozulacak bir ekosistemin habercisidir. Bozulmuş ekosistem ise zincirin bütün halkalarını etkileyecektir. ...

 

Zamanımızda balık avlama stillerinin ve küresel iklimin değişmesiyle balık göç yolları ve üreme şekilleri değişmiştir. Böylece, Hint Okyanusu’nda yaşayan balıkların farklılaşan iklim koşullarından kendi türlerini koruyabilmeleri adına değişik denizlere göç etmelerine yol açmıştır.

Kirli bir çevre, bozulacak bir ekosistemin habercisidir. Bozulmuş ekosistem ise zincirin bütün halkalarını etkileyecektir. 

İnsanların sağlığına zararlı balıklar, kendi vücutlarında zehir barındıran türlerden başka bir de yaşadığı ortamın kirliliğini vücutlarında biriktirmeleri dolaylı olarak da insanlara zarar verebilirler. Evsel, endüstriyel ve tarımsal atıkların, türlü toksik kimyasalların içme sularına, su kaynaklarına, zaman geçtikçe denize bulaşmaları bu sularda yaşayan canlıları da negatif etkilemektedir.

Bundan dolayı, Akdeniz’de alışılagelen balık türlerinden olan lagos ve barbunya azalmakta, “karnivor” olarak tabir edilen, yırtıcı türler yaşam savaşından daha da kuvvetlenerek çıkmaktadır. Özel olarak bu karnivor türlerin bazılarının zehirli olduğu da bilinmektedir. Örnek verilecek olursa gümüş balığı olarak bilinen Saurida undosquamis türünün bazı bireylerinde zehirli maddeler bulunur. Ek olarak yayılımcı türler, göç ederlerken beraberlerinde çokca parazit ve hastalık taşıyıcı başka canlılıarı da getirmektedirler. Hassaten nörotoksik bir zehir olarak bilinen tetradoksin, balon balıklarının bilinçsizce avlanmaları ve tüketilmelerinin sonrasında insanlar için tehlike teşkil etmektedir. Süveyş Kanalı’nı geçerek gelen bir deniz anası çeşidi olan Rhopilema nomadica da kaşıntıyla başlayan devamında yerini acıya ve kızarıklığa bırakan bir etkiye sahiptir. Akdeniz faunasının doğal üyesi olmayan bu tür deniz canlıları bazı kimselerde nefes darlığı, kramplar ve solunum yollarının şişmesiyle karakterize olan anafilaksi denen allerjik bir reaksiyona kadar gidebilmektedir.

 

En ehemmiyetli kirlilik etmeni olarak bilinen ağır metaller, bilhassa dip balıklarının (barbun, mezgit, dikenli vatoz gibi) vücutlarında birikerek şahısların veya bu balıkları tüketen diğer canlıların bünyelerin sinir, kas, solunum, dolaşım, bağışıklık sistemlerini negatif etkilemekte, bununla birlikte büyüme ve üreme fonksiyonlarını hormon dengesini bozarak etkilemektedir.

Yine istavrite çok benzeyen bir tür olan ve solungaçlarında zehir bulunan bir tür olan Decapterus russeli de potansiyel tehlikeye sahip balık türlerindendir. Bilinçsiz avlanma sonucu tüketiciye kadar ulaşan bu balıkların tüketimine dikkat göstermek gerekir.

 
 
 

İsterseniz bir sonraki konumuz olan Kuru gıdalar nasıl saklanmalı? adlı yazıyı inceleyebilirsiniz.

 
 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.

 

Bu konu hakkında siz ne düşünüyorsunuz?